Günler su gibi akıp geçiyor (Google Translate çevirisi: Days like water running out). Sabah süper dinlenmiş, bir o kadar da dayak yemiş gibi kalktım. Yani geri yatsam yatasım yok ama kafa düşüyor. 8’di kalktığımda. Yeşil çay içesim geldi. Malesef favorim olan Nestle Nesfit ve süt bugün yok, dün almayı unuttum. “Ben de peynirli makarna yerim yea nolcak aynı şey” diye hemen ikna ettim kendimi.
Bugün ormandan gidesim yok. Öyle serin ki bütün gün tembellik yaparım zamanın nasıl geçtiğini anlamadan. Bir tek cırcır böcekleri popoları kopmuş gibi bağırıyorlar, o sıkıntı. Arada bir karga sesi yapıyorum onlara, 3 saniye susup sonra tekrar. O 3 saniye sonunda başlayan elebaşını tüfekle susturmak istiyorum.
Şimdi yeşil çay içip meyve yiyip kitap okuma zamanı.
Bayanlar için saç bakım önerileri:
Saçlarım kuruluktan doğada yok olmak üzere. Hani ölünce tırnak ve saç yok olmuyormuş ya, işte benim saçlarım şu an pislikten ve güneşten çıtır çıtır kırılarak yok oluyor. Peki ne yapmalıyız? Turdan önce saçlarımızı kısacık kestirmeliyiz.
Ve hiç bir yerde yayımlanmamış yeni şiirim:
Ormanda Tırnak Kesiyorum Ormanda tırnak kesiyorum Ne dert var ne tasa Bir tek gelem çişim, Benim en büyük derdim. Yaktım sigaramı Üfledim manzaraya Şöyle bir esnedim Tırnaklar fırladı havaya Kamp arkadaşım bir hayvan Kelebek kuşu Ayhan Kocaman bir kelebek Sen kuş musun be hayvan? Ayhan der ki; Siktir git artık buradan Huzurumuzu kaçırdın Ayrıca sensin o hayvan Hoşçakal demenin vakti geldi Ayhan’a Tırnaklarımı bıraktım ormana Onlar yok olmayacak, hep burada kalacak Bütün hayvanlar gördükçe sinir olacak
Sabah 15 km iniş ile siftahı yaptım, balatalar yandı yine. Bugünkü yokuş inme şarkısı:
Ama bu sessiz inişin ardından geleni sezebiliyordum. Yol doğruca Siena’ya giderken göz göre göre ters yönde ve tepede olan S. Gimignano’ya saptım. Öğlen güneşinde beni tırmandıran insafsızlara sevgilerimi göndere göndere çıktım. Acayip turistik bir yere vardım ama gelin görün ki aynı bizim Mardin. Daha çok şarap üreteni. Taştan evlerdir kalelerdir derken sıkıldım, Siena yoluna geri dönmeden banka oturdum.
Yanımdaki çift ve ben dondurma yiyoruz. Kadın çok afedersiniz sizden benden öküz. Ağzına soktu bütün dondurmayı sonra boğazına kaçtı, öksürmeye başladı ama herifte tık yok. Ben de adeta artık Avrüpalı gibin olduğumdan sırtına vurup ‘helal helal’ demedim. Bir sıkıntı olmadı en nihayetinde.
Buralarda rakım 800-500 arası gidip gelip beni yoruyor. Siena-Roma arasında göller var ama göller 300-400 rakımdayken etrafındaki dağlar 1700-1800’e kadar çıkıyor. Bu yüklerle cesaret edebilir miyim bilemiyorum. Bu akşam bari kampingde kalayım da insan yüzü göreyim, sosyalleşeyim.
Yolda her gördüğüm tepenin üzerindeki kaleli şehri Siena sanarak 85 km gittim. Akşam üzeri çok aç ve çok sinirliydim. Siena’ya vardım, kamping ararken bir adam sağa çekmiş, arabasının kapısı açık, elleri başının üstünde (bir sıkıntısı var gibi) durdurdu beni. Dertli görünen adam sırıtmaya başladı.
– Bak dedi, kamping alanı şu tarafta
– Dedim onu biliyoruz da senin derdin ne?
– Ben sadece yardım etmek istedim… Ee nerelisin sen? Yalnız mısın?
– Ulan sen beni bunun için mi durdurdun yokuşun ortasında pezevenk! dedim sinirle çıkmaya devam ettim.
Bu duygusal-kızsal dengesizliklerden bıktım, korkuyorum bazen. Hani dün iyiydim, ne oldu? Neyse şu iş bitse de düzgün, ılımlı, mütevazi, güleryüzlü, dengeli hayatıma geri dönsem.
Siena’da bir adet kampingçi varmış o da lüks çıktı. Ben çıldırmıyorum kampingde kalayım diye ama az önceki gibi it kopuk içinde kalmam arkadaş. Bir de tır park yerine gittim yanlışlıkla kamping diye, bir korku geldi, dedim koş kızım otele.
Havuzlu kampingde çamaşır yıkadım günler sonra, kendimi de yıkadım. İkisinden de kanverengi su aktı. Saçım deniz süngerinin kurutulmuşu gibi bir şeye dönüşmüş. El girmiyor.
Duş iyi geldi, dengeler değişti.
Bugün çok yokuş çıktım dünkü gibi. Artık Toskana’nın dağları bitti ama bu seferde düz yerlerden birden bire tepe çıkıyor, o tepelerin üstünde de şehirler var. Sol elimin kenarı uyuştu gidonu sıkmaktan, çünkü bisiklet yokuş çıkarken azgın bir boğa gibi kafayı oradan oraya sallıyor. Yol benim olsa tamam ama yanımdan ciiiyuuuuvvvv diye geçen ferrariler olunca kasmak gerekiyor. Bir de kollarım çok kalın ve kassız olduğundan, e hadi spor yapmışken karın kası da yapayım dediğimden akşam ya da sabah şınav-mekik çekeyim diyordum ama mümkünatı yok. Şuraya 10 kişi gelse gaza getirseler yapmam bu yorgunluğa. Sabahları zaten dövülmüş gibi uyanıyorum. Göbekli bisikletçilerden olacağım ben net.
Buram buram ot kokuyor bu kamping. Akşam bir kaç turcuyla sosyalleştim. Sonra onlar şehri gezmeye gittiler ama benim halim olmadığından sigaramı içip yatacağım. Hat iyi geceler.