8. gün “oh be” 06.07.2012

Sabah 5 buçukta Venedik’e işçi taşıyan banliyö treninin 1 metre yanımda durmasıyla uyandım. Diğer Avrupalı’ların aksine buradakiler eleştiren bakışlarla bakıyorlardı, “belasını arıyor” diyorlardı içlerinden. “Cık cık cık’a” benzer bir şey diyen bile oldu, hak verdim.

Rota yine değişmişti. 110 km ötede adı duyulmamış bir yerde inmeye karar verdim. Tren Emilia-Romagna bölgesini aşarken öyle rahatladım ki. Cıvık cıvık mısır tarlaları, sivrisinek ve bok yuvası ince koyu yeşil kanallar, dümdüz, nemden üstünde sis tabakası olan ve o tabakanın altında yani benim bisiklete bindiğim yerde sıcaklık 40 dereceye varan yerleri sadece koltukta oturarak bir bir aştım. Resmen rahatladım, Toskana’ya girecektim. Artık trenin kapıları açılınca içeriye nemli sıcak değil temiz serinlik doluyor. Çok gaza geldim.

Ama onun öncesinde Venedik’in merdivenli köprüleri yüzünden kırılan jant telini tamir ettirmem gerekiyor. Dün gece tren garında denedim, yedek vardı yanımda. Ama yapamadım. Bologna’nın (Türkçe’sini bilmiyorum bu şehrin) ilerisindeki bir ilçede indim. Mis gibi orman kokusunu içime çektim, sonra ümitsizce bisikletçi ararken İstanbul’daki bisikletçilerin 3 katı büyüklüğünde bir bisiklet dükkanının önünden geçtim. Durdum, derdimi anlattım ve alt kattaki tamirhaneye gittik. Orası da bir o kadar büyüktü. Adam jant teli değiştirdi, akor ayarı yaptı, sonra da komple yağını suyunu içeren bakım yaptı ve kaç para dediğimde “yea işte bozuk varsa ver” dedi. 5 lira verdim ve çok sevindim çünkü Viyana’da bu bakımın fiyatı fix ve 30€ ki jant teli tamirini saymıyorum.

Bugün gezinin en güzel günüydü. Çok çok güzel, tam istediğim gibi geçti. Aynı memleketim Bolu gibi bir yerde indim trenden. O gazla öğlen sıcağında Floransa’ya vardım. Evet, yine sıcaktı ama bu sefer hiç koymadı. Kahve, sigara, yer fıstığı ve bademli kurabiye molası verdim. Sonra yine kibarca yiyip paketleri katlayıp kalanını çantama geri koyamadığımı, hepsini bitirdiğimi gördüm. Puff dedim, ben işte Umut Sarıkaya’nın çizdiği kalın bacaklı Türk kızıyım. Bisiklet misiklet yaramıyor, hep böyle kalacağım. Ya da param olunca ‘doyma hissi’ taktırırım beynime inşallah.

Yolda giderken hiç bir zaman müzik dinlemezdim ama bir kaç gün önce başladım. Yalnız çekilmiyor yollar, kamyoncuların yolda giderken dizüstü bilgisayarlarında dizi açıp izlemesi gibi. Sonra yıllardır dinlemediğim bir şarkı seçti shuffle. Bence bu şarkı dünyanın en güzel sekse davet şarkısı (diğer sekse davet şarkılarını zaten hep zenci-melezler “give it to me, shake it” diye yapıyorlar ki bu onların yanında normal şarkı);

Şimdi hedefim Siena’ya yakın bir yerlerde kamping bulmak. Ama önümde yüce dağlar var. Kah tırmandırdı, kah manzaralı inişler yaptırdı dağlar. Yer yer de allaha “1’den küçük vites ver yarappim” diye yalvarttı.

Bu arada turun başından beri yapılan nazların sinir streslerin sebebi anlaşıldı, regl oldum. Belki de o yokuşlar ve ıkınmalar bu süreci hızlandırdı ama ne olursa olsun çok rahatladım. Annem bir keresinde “öyleyken bisiklete binilmez” demişti eskiden. Hiç de bir şey olmuyo ki.

Floransa ve sonrasındaki köyler için bir şehirci değerlendirmesi

Tüm şehirler aynı bana göre. Girişinde sanayi ile başlıyor, üretim tekstil ise outletler görüyorsun. Sonra merkeze doğru katlar yükseliyor, kaybolduğun ara sokaklarda soylulaştırma maduru dar paça İtalyanlar yalnız başlarına ya da gruplar halinde kahvelerini yudumluyorlar. Turist görmekten bıkmış baygın gözler ter içindeki suratımı ve kamyonet bisikletimi görünce de şaşırmıyor. Amman yalnışlıkla müzeye falan girmeyeyim deyip hızlıca uzaklaşıyorum.
___

Bugün iyi tamam çok hoştu güzeldi ama yollar gerçekten tehlikeliydi. Bolca yokuş çıktığım 1 gidiş 1 geliş toplam 2 şeritli yollar çok dardı.

Yokuş çıkarken yüklü ve yavaş olunca deli gibi denge kaybı oluyor. Hep santimlerle sıyırdı otobüsler, arabalar, kamyonlar, jipler bipler.

Bu gece nerede kalsam acaba derken Baran’ların önerdiği (ki kendileri gitmemişler) S. Gimignano denen yere gelmeme çok vardı. Ben de bu gece ilk ‘into the wildımı’ yapmaya karar verdim, patikadan ormana girdim, manzaralı bir yer bulup kampı kurdum.

 

This entry was posted in Tur 2012. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *