Sabah 8 buçuk gibi kalktım. Ama bir 20 saat daha uyumak ister gibiyim. Dün akşam sosyalleştiğim bisikletçiler çoktan kalkmışlar. Her sabah 5’te kalkıp biniyorlarmış da bugün geç kalkmışlarmışmış. Kendimi tırcı gibi hissettim onların yanında.
Dünkü ağlamaların yanında bugün çok bisiklete binmek istedi canım bir kahvenin ardından, tatili boşverip. Ama yemezler. Bazen beyinle bacakların arasındaki iletişim koptuğundan, ağzı dili olmayan bacaklara üstten gelen bir kararla bugünü resmi tatil ilan ediyorum. Ayrıca burası serin, hafif rüzgarlı ve yüzülebilir gölü var.
Kampingler arası SWOT analizi:
Burası galiba solcu kampingi. Sahibi kadınlara “Çav Bella” diye sesleniyor. Herkes mutlu, 4-5 çocuklu olmalarına rağmen mutlu aileler var. Ama bu kuzey ülkelerindeki antidepresan mutluluğu gibi değil, pikniğe giden memleket insanı mutluluğu gibi. Banyolarda bir şey unutulunca, orada duruyor. Siena’da ki zengin kampinginde havlum ve şampuanım bir anda yok olmuştu. Burada fiyatlar dediğim gibi askeriye fiyatları. Reception diye bir yer yok. Yolda buranın sahibi Mario’yu ya da ortaokullu kızını görürsen pasaportunu veriyorsun ve istediğin bir yere yerleşip istediğin kadar kalıyorsun. Burada karavan, araba, bisiklet ayrımı yok. Karavanlar çok kalacağı için ve çok para ödeyecekleri için deniz ya da göl kenarını alırlar kuralı yok. İyi ki gelmişim yareppim. Gidip üçüncü kahvemi içeyim. Bir de herkes içtiği kahvenin fincanını, yemek tabağını kendisi içeri götürüyor. Üçüncü Mevkii styla.
Akşamüstü fırtına çıktı. Yolda ve etrafta gördüğüm rüzgar gülleri boşuna değilmiş. Bu kadar hızlı dönenlerini ilk defa görüyorum. Yanına gitsem süpürge gibi içine çekip rendeler mi acaba. Temmuz sıcağında bu memlekette bulduğum en serin yer burası. Hiç ayrılmak istemiyorum ama bıraksalar dünyanın en tembel insanı olabilirim diye korkuyorum. Bu gerçeği değiştiremem ama yarın kendimi kalkıp devam etmeye zorlayacağım.
Bugün bisiklete yıkama yağlama yaptım. Ama ne ayar yaparsam yapayım fren mesafesini düşüremiyorum. Ya disk fren pedleri yine eskidi ya da iki freni birden sıkmak aslında doğru olan yöntem. Şu disk freni söküp göle atasım var. Kendimi Uykusuz’da yazan Barış Uygur gibi hissettim son cümlenin ardından. Hiç de sevmem.
Tütün ve sigara isimleri hakkında genellemeli saptama:
Neden tütün paketlerinin üzerlerinde yazan isimler emekçi ülkelerdeki emekçi oğlan çocuklarının ismi olurken (Pueblo), neden sigara paketlerinde yazan markalar zengin ailenin biricik kızının ismi acaba (Parisian)?
Ipad ile fotoğraf çekme modası çıkmış. Kutsal kitap gibi göğe doğrultup fotoğraf çekiyorlar. Tam böyle box hocasının “high kick” vur diye tuttuğu ped gibi duruyor, insanı kışkıştıyor.
Bugünün dünyevi derdi: Yemekle birlikte kaç tane küçük karınca yedim acaba.