31.07.2013 Gümüşdere – Kısırkaya orman katliamı

3. köprü ve Kuzey Marmara otoyolu söylentileri başladığından beri zaten huzursuzdum. Köyün delisi gibi senelerdir her mecrada, her sosyal ortamda bu projenin İstanbul için bir facia olacağını paylaştım durdum. Fakat ulaşabildiğim sınırlı insan ve malum medyanın konu hakkındaki karartması çok az insana ulaşmama sebep oluyordu. Fakat daha da önemlisi paylaştığım insanlardan da beklediğim ilgiyi göremiyordum.

Sanırım insanların tepki göstermesi için bazı şeyleri gözlerine sokmak gerekiyor. Medya ve mevcut yaşam düzenimiz bizi öyle tepkisizleştirmiş ki bir ağaç kafamıza devrilmeden sesimizi çıkarmaz hale gelmişiz. Gezi olaylarında da başımıza gelen tam buydu. Taksim meydanında amcalar teyzeler gençler aslında aylardır yağmur çamur demeden bildiriler dağıtıyor, imzalar topluyor, megafonlarla birebir insanları bilgilendiriyordu. Buna rağmen insanlarda çok tepki yoktu, taa ki iş makineleri parka girene kadar. Mekanın simgeselliği, aşırı göz önünde oluşu, STK’ların özverili çalışması, başbakan’ın otoriter hukuksuz tavrı ve polis şiddeti insanların ayaklanmasına sebep oldu ve park şimdilik kurtuldu.

3. Köprü temel atma töreni tam da bu döneme denk geldi. Başbakan İstanbul’un ölüm fermanının imzalayacak projenin temelini atarken bile “siz ne derseniz deyin, ne yaparsanız yapın, biz kararımızı verdik, Topçu Kışlasını yapacağız” diyerek gündemi Gezi Parkına çevirmeyi başardı. Köprü ve Otoyol projesiyle ilgili tartışma da gene başbakanın belirlediği gündemle genel olarak Yavuz Sultan Selim ismi ve devlet eliyle Alevilere uygulanan ayrımcılıkla sınırlı kaldı. Burası kafalardan uzak ama insanlar hayatlarında oluşacak değişimin, tahribatın ve aslında buranın kendilerine ne kadar yakın olduğunun farkında değil. Burada binlerce Gezi Parkı üç beş şirketin şahsın rantı uğuruna katlediliyor. Hani kurbağa yavaş yavaş ısınıp kaynayan suyun içinde öleceğini anlamazmış ya tam öyle bir durum söz konusu. Tek tesellim Gezi olayları ve ardından şehre yayılan mahalle forumları sayesinde konu artık gündemde, insanlar durumun farkına varıyor.

Eskiden beri girdiğim bir orman rotası vardı. Hatta yaptığım gezi ve izlenimlerimi burada da daha önce paylaşmıştım. Evimiz bu rotaya yakın, insanlar yoğun gündemle boğuşurken yaklaşık bir aydır ormanın içinden motorlu testere ve iş makinesi sesleri gelmekteydi. Nihayet geçen hafta evin karşısındaki tepenin üzerindeki ağaçlar kesilmeye başlandı ve iş makineleri görüş alanımıza girdi. Zaten Atlas Dergisi Temmuz sayısında çıkan fotoğraflar yeterince midemi bulandırmıştı. Bisikletime atlayıp ne olup bittiğini bir de kendim göreyim dedim. Hanıma da rescue verdim, bak dedim şu tarafa gidiyorum foto video çekeceğim, dayak falan yiyebilirim, şu saate kadar dönmezsem haberin olsun.

İnsan kendini ne kadar hazırlarsa hazırlasın gördüğü manzara karşısında uğradığı şok tarif edilemez. Uzaktan kel tepeler şeklinde gözüken kesim alanlarına yaklaştıkça durumun vahameti ortaya çıkıyor. Hükümetin yaptığı sınırlı bilgilendirmenin de yalan olduğu ortaya çıkıyor. Ormanın kıyısından geçecek denmiş, yalan. Zaten çok büyük bir alan değil ki Belgrad ormanı, tepedeki yangın kulesine çıkınca İstanbul’un korkutucu silüeti, bütün büyük kuleler sanki elini uzatınca değecekmiş kadar yakın. Ormanın kıyısı dedikleri devasa bir orman alanı bölünmüş vaziyette. Ormanın kuzeyi ve güneyi arasındaki ilişki tamamen kesilmiş. Viyadükler olacak, otoyol tepeden tepeye atlayacak denmişti, yalan. Tepelerin arasındaki çukurluk alanlar da tamamen traşlanmış. 50-100 metrelik şeritler halinde orman alanları ay yüzeyine çevrilmiş. Ve Gümüşdere’nin hemen güneyinde istiflenmiş korkunç miktarda kesilmiş ağaç var. Birkaç ağaç falan değil, yüzlerce metrelik odun yığınları. Fakat bu katliamı ağaç sayısına indirgememek lazım. Her ne kadar şimdiden yüzbinlerce ağaç kesilmiş olmasına rağmen asıl kaybedilen “ormandır”. Yaşanacak orman kaybı da sadece kesilecek ağaçlarla sınırlı olmayacaktır. 3. Hava alanı ve etrafında oluşacak yerleşim, Durusu – Çiftealan Köyleri arası otoyolun kuzeyine kurulacağı rivayet edilen milyonlarca kişilik yeni şehir, otoyolun Göktürk çıkışı ve kavşağı etrafında oluşacak yerleşimler (bkz. Kavacık, Ümraniye) mevcut ormanın en az yarısını bitirecektir. Zaten esasen bu yol da bir hiçliğin ortasında, inşa edilecek bu projelere altyapı olsun diye tamamen rant amaçlı yapılmaktadır.

Kuzey rüzgarlarıyla şehre oksijen pompalayan dibimizdeki ormanı yok ediyoruz. Mevcut su kaynaklarımızı korumadığımız gibi Melen çayını kurutup, İğneada’dan su taşımaya çalışıyoruz. İğneada’dan gelen suyu depoladığımız Durusu gölünün yanından da yol geçirip hava alanı yapıyoruz. Bütün bunları hangi mantığa sığdırdıklarını merak ediyorum, gelecek nesillere kim hesap verecek?

Katliam da tam şu anda olanca hızı ile devam etmekte. Şehrin geleceğini kurtaracak halk tepkisi ne kadar yeterli olacak önümüzdeki günlerde göreceğiz.

 

Fotoğraflara da buradan bakabilirsiniz..

This entry was posted in Gezenlerin Yazdıkları, Gezi Yazıları, yok. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *